2030 YILINA KADAR 50 MİLYON ÇOCUĞUN DAHA SAĞLIKLI BİR YAŞAM SÜRMESİNE KATKIDA BULUNMAYI HEDEFLİYORUZ
Canlılığın en temel koşullarından biri olan beslenme, yaşam için esastır ve vücut fonksiyonlarının devamlılığında kritik önem taşıyor. “Can boğazdan gelir” atasözü, canlılığın beslenmeyle olan ilişkisini vurgulayan en çarpıcı örneklerden biridir.
Hemen hepimiz çocuklarımızın mümkün olduğunca güçlü ve sağlıklı bünyelere sahip olmalarını, gelişim çağlarına uygun biçimde büyümelerini isteriz. Doğru yiyeceklerle ve dengeli şekilde beslenmelerini, hayata iyi bir başlangıç yapmalarını arzu ederiz. Fakat özellikle de çok küçük çocuklar için bu isteklerimizi gerçeğe dönüştürmek sanıldığı kadar kolay değildir.
Günlük yaşamımızın yaklaşık 2 saatini yemek yemeye ayırıyoruz . Bu süre, yaş, cinsiyet ya da sağlık durumuna göre değişse bile yeme içme ihtiyacımız değişmiyor. Fakat ne ile beslendiğimizi, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri ve içerdikleri besin öğelerini ne kadar tanıyoruz? Son yıllarda hemen hepimiz için önemli bir gündem maddesi haline gelse bile, hala beslenme konusunda öğrenmemiz gereken pek çok önemli bilgi bulunuyor.
Yapılan araştırmalara göre, mutfakta anne babalarıyla birlikte yemek hazırlama sürecine aktif şekilde katılan çocuklar, diğer çocuklara göre daha sağlıklı yiyecekler tüketiyor. Çocuklarla birlikte yemek pişirmeyi eğlenceli hale getirmek, onların ilerleyen yaşlarda da sürecek şekilde, sağlıklı besinler tercih etmelerine yardımcı oluyor. Ayrıca araştırmalar, çocuklarla birlikte yemek yapmanın onların sağlıklı gelişimi için çok sayıda fayda sağladığını gösteriyor.
Çocuklarımız için her şeyin en iyisini isteriz; en başta da sağlıklı olmalarını… Sağlıklı gelişimlerini desteklemek ve çocuklara dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırmak şüphesiz her anne babanın öncelikli arzusudur. Peki çocuklar ne ister? Elbette oyun ve eğlence! Birbirine mesafeli görünen bu iki isteği otak bir paydada buluşturmak mümkün mü? Kesinlikle!